
PRESSMEDYATV- New York – 3 Aralık 2025
Hollywood’da ödül sezonu resmen alev aldı. Paul Thomas Anderson’ın ses getiren filmi One Battle After Another, Amerikan sinema dünyasının en prestijli kuruluşlarından National Board of Review (NBR) tarafından 2025’in En İyi Filmi seçilerek bu yılın en dikkat çeken yapımı oldu.
Film, yalnızca “Yılın Filmi” ödülünü almakla kalmayıp En İyi Yönetmen (Paul Thomas Anderson), En İyi Erkek Oyuncu (Leonardo DiCaprio), En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu (Benicio del Toro) ve Çığır Açan Performans (Chase Infiniti) dahil toplam beş ödülle geceye damga vurdu.
Bu sonuç, filmin Oscar yarışındaki konumunu neredeyse garantileyen bir tablo oluşturdu.
Eleştirmenlerin Oybirliği: “2025’in Zirvesi”
NBR ödülleri, film için bir ilk değil. One Battle After Another;
-
Gotham Awards’ta En İyi Film,
-
New York Film Critics Circle (NYFCC) tarafından En İyi Film
seçilerek yılın en güçlü üçlü zaferini şimdiden hanesine yazdırdı.
Eleştirmenlere göre film;
-
Anderson’ın “en olgun ve en sert işi”,
-
DiCaprio’nun “son yıllarda yaptığı en etkileyici performans”,
-
Politik gerilim ve suç dramının “ustalıkla birleştiği bir sinema örneği”.
Konusu: Geri Dönen Bir Hesaplaşma
Film, yıllar önce dağılmış bir grubun, eski bir dava arkadaşlarının kızını kurtarmak için yeniden bir araya gelişini anlatıyor. Hikâye yalnızca bir kurtarma operasyonu değil; aynı zamanda geçmişle hesaplaşma, toplum düzeni, güç dengeleri ve adalet kavramı üzerine de derin sorular soruyor.
Anderson’ın politik arka planı karakter dramasıyla buluşturan anlatımı, filmi sıradan bir aksiyon-gerilimden çıkarıp 2025’in en çok tartışılan sinema olayına dönüştürdü.
Oscar Yarışında Açık Favori
Arka arkaya gelen üç büyük ödül, Hollywood’da genellikle Oscar Akademisi’nin eğilimini öngören işaretler olarak kabul ediliyor. Bu nedenle One Battle After Another, şimdiden:
-
En İyi Film,
-
En İyi Yönetmen,
-
En İyi Erkek Oyuncu
kategorilerinde sezonun “takip edilmesi gereken” yapımı olarak görülüyor.
Sinema Dünyasında Yeni Bir Eşik
Film, 2025’in genel sinema eğilimine dair de önemli ipuçları veriyor. Büyük stüdyoların yıllardır devam ettirdiği formüllerden uzaklaşıp:
karakter merkezli,
toplumsal arka planı güçlü,
sanat sineması ile mainstream üretimi birleştiren
eserlerin öne çıktığı bir döneme işaret ediyor.
Anderson’ın filmi de bu dönüşümün tam merkezinde konumlanıyor.







